28 Haziran 2025 Cumartesi

12 Mart İstiklal Marşı'nın Kabülü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma günü

12 Mart İstiklal Marşı'nın Kabülü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma günü

Milli Şahirimiz Hemşehrimiz Mehmet Akif Ersoy ve İstiklal Savaşı Şehit ve Gazilerimizi Rahmet, Minnet Dua ve Saygı ile anıyoruz.

Gostivarlılar  DerneÄŸi Yönetim Kurulu

İstiklal Marşımız bundan tam 96 yıl önce kabul edildi. Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan İstiklal Marşımız, 12 Mart 1921'de TBMM'de kabul edildi..

12 Mart İstiklal Marşı'nın Kabülü ve Mehmet Akif Ersoy'u anma günü

İstiklal Marşımız bundan tam 96 yıl önce kabul edildi. Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınan İstiklal Marşımız, 12 Mart 1921'de TBMM'de kabul edildi..

Bugün İstiklal Marşı'nın kabülünün 96. yıldönümü. Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınan bu eser, 12 Mart 1921′de Birinci TBMM tarafından "İstiklâl Marşı" olarak kabul edilmiÅŸtir. 1921 yılında yapılan yarışmaya 724 eser katılmış ama Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı eser, 12 Mart 1921′de TBMM'de İstiklal Marşı olarak kabul edilmiÅŸtir. İstiklal Marşımızın ilk iki kıtası protokol gereÄŸi bestelenemiÅŸ olarak okunur.

Türk KurtuluÅŸ Savaşı'nın baÅŸlarında, İstiklâl Harbi'nin milli bir ruh içerisinde kazanılması imkânını saÄŸlamak amacıyla Maarif Vekaleti, 1921′de bir güfte yarışması düzenlemiÅŸ, söz konusu yarışmaya toplam 724 ÅŸiir katılmıştır. Kazanan güfteye para ödülü konduÄŸu için önce yarışmaya katılmak istemeyen Burdur milletvekili Mehmet Âkif Ersoy, Maarif Vekili Hamdullah Suphi'nin ısrarı üzerine, Ankara'daki Taceddin Dergahı'nda yazdığı ve İstiklal Harbi'ni verecek olan Türk Ordusu'na hitap ettiÄŸi ÅŸiirini yarışmaya koymuÅŸtur. Yapılan elemeler sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda, bazı mebusların itirazlarına raÄŸmen Mehmet Âkif'in yazdığı ÅŸiir coÅŸkulu alkışlarla kabul edilmiÅŸtir. Mecliste İstiklâl Marşı'nı okuyan ilk kiÅŸi dönemin Milli EÄŸitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver olmuÅŸtur.

Mehmet Âkif Ersoy İstiklâl Marşı'nın güftesini, şiirlerini topladığı Safahat'a dahil etmemiş ve İstiklâl Marşı'nın Türk Milleti'nin eseri olduğunu beyan etmiştir.

İSTİKLAL MARŞI'NIN BESTELENMESİ

Åžiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katılmış, 1924 yılında Ankara'da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat ÇaÄŸatay'ın bestesini kabul etmiÅŸtir. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930′da deÄŸiÅŸtirilerek, dönemin CumhurbaÅŸkanlığı Senfoni Orkestrası Åžefi Osman Zeki Üngör'ün 1922′de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konmuÅŸ, toplamda dokuz dörtlük ve bir beÅŸlikten oluÅŸan marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmıştır. Üngör'ün yakın dostu Cemal ReÅŸit Rey'le yapılmış olan bir röportajda da kendisinin belirttiÄŸine göre aslında baÅŸka bir güfte üzerine yapılmıştır ve İstiklal Marşı olması düşünülerek bestelenmemiÅŸtir. Söz ve melodide yer yer görülen uyum (Prozodi) eksikliÄŸinin (örneÄŸin "Korkma, sönmez bu ÅŸafaklarda yüzen al sancak" mısrası ezgili okunduÄŸunda "ÅŸafaklarda" sözcüğü iki müzikal cümle arasında bölünmüştür) esas sebebi de budur. Protokol gereÄŸi, sadece ilk iki dörtlük beste eÅŸliÄŸinde İstiklâl Marşı olarak söylenmektedir.

İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl?
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddım var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
"Medeniyet!" dediÄŸin tek diÅŸi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hak'kın?
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hüdâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilâhi, şudur ancak emeli:
Değmesin mâbedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahâdetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilâhi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden nâ'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

 

Üye Girişi
Popüler Albümler
Hava Durumu
Namaz Vakitleri
İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı
Piyasalar
Altın Dolar Euro Bist
4.197,71 39,9584 47,0584 9.310,07