Çanakkale Savaşları Yazı Dizisi
DENİZ SAVAŞLARI HAREKATI
Osmanlıya saldırı konusunda Rus ÇARI II. NİKOLAY ;İngiltere'ye yönelik talebinde Çanakkale den söz etmeksizin , Osmanlı İmparatorluğuna karşı askeri bir harekat ve Askeri Malzeme yardımı talebinde bulunmuştur. Megalo İdea paranoyasından vazgeçmeyen Yunanistan Başbakanı VENİZELOS ise 14 Ağustos 1914 tarihinde İngiltereye ,ÇANAKKALE Boğazına karşı askeri harekat teklifiyle askeri destekle katılabileceğini, ancak buna Bulgaristan'ın da katılması şartını ileri sürmüştür. Bu teklif İngilizlerce uygun görülmemiştir.
İngiliz Bahriye Nazırı CHURHİLL ve Akdeniz Filosu Komutanı Amiral Sackville CARDEN bu harekatın sadece Deniz Savaşları ile başarılacağına inanmışlardır. Birleşik Krallık Donanması Komutanı Lord FİSHER bu harekatın başarılacağından kuşku duymaktadır.
Nihayet 19 Şubat 1915 günü İtilaf Devletleri Deniz harekatına başladı. Düşman Gemileri 13 Mart 1915 tarihine kadar Tabyalarımızı top ateşine tuttu. (Tabya = Topçu birliği olup 6 ile 8 Adet Toptan ibarettir, ancak bu toplar çok uzun namlulu ve devasa toplardır bu toplar Almanların KRUP Firması tarafından imal edilmişlerdir.) Mayın tarama gemileri de oldukça yol açtı. Ancak Kahramanlarımızın büyük bir direniş göstermesi sonucunda, İngiliz ve Fransızlar , bu işin kolay olmayacağını anlamışlardı.
18 MART 1915 BÜYÜK ZAFER ;
Düşman Kuvvetleri 18 Mart 1918 günü Çanakkale Boğazının en dar noktası olan bir Mil genişliğindeki bölgeden Amiral John de ROBECK komutasındaki 16 Savş Gemilik bir Dev donanma ile Çanakkale boğazına saldırmıştır. Ancak bu gemilerin neredeyse tamamı NUSRET Mayın gemisinin Boğazın Asya tarafında yerleştirdiği Mayınlara çarparak hasar görmüştür. Bu mayınlar İngiliz OCEAN, HSM İRRESİSTİBLE VE Fransız BOUVET adlı üç Zırhlıyı batırmıştır.Ayrıca İngiliz İNFLEXİBLE ve Fransız savaş gemileri SUFFREN ve GAULOİS çok ağır hasar almışlardı. Rumeli Yakasındaki SEDDÜLBAHİR ve ERTUĞRUL Tabyaları ile Anadolu yakasındaki KUMKALE ve OSMANİYE Tabyaları düşman ateşi sonucu tahrip edilmişlerdi. Türk Tabyalarından şiddetli ve isabetli atışlar sonucunda düşman şaşkınlık içerisinde batan gemilerine ait personelini kurtarma derdine düşmüş ve hemen hemen bütün gemiler ateşi kesmiş,
ancak sadece iki gemi ateş ediyordu; QUEEN ELİZABETH ve AGAMEMNON. Rumeli Merkez Bataryaları yoğun bir topçu ateşi altındaydı . Tabyaların telefon hatları kesilmiş , yangınlar çıkmış ve bir çok kahramanımız şehitlik mertebesine ulaşmıştır. Rumeli Mecidiye Tabyası topçuları şehit olmuş, sadece Balıkesir Havranlı Seyit Onbaşı sağ kalabilmiş ve inanılması güç bir kahramanlıkla , Asansörü bozulan TOP'un namlusuna tam üç kez 215 Okka yani 275 Kg. (Bir okka = 1282 Gram) ağırlığındaki bir top mermisini kaldırarak namluya yerleştirmiş ve Topu ateşlemiş ve Düşmanın OCEAN adlı savaş gemisine isabet ettirerek, gemiye büyük bir hasar verdirmiştir. 1939 yılında kaybettğimiz bu fedakar Vatan kahramanımızı Rahmet ve Şükranla anmayı elbette ki borç biliriz.
Saat 15.00 e gelindiğinde ise Rumeli Hamidiye ve Namazgâh Tabyaları aldıkları isabetlerle savaş dışı kalmışlardı. Saat 18.05 te ise düşman donanması çaresizlik ve bir bozguna uğramanın şaşkınlığıyla yaralı ve sağlam kalan gemilerini ve Çanakkalenin soğuk sularına dökülen askerlerini kurtarmak için Çanakkale boğazını terkediyordu.
18 Mart zaferi İtilaf Devletlerinde büyük bir şaşkınlık yaratmıştı. Lord FİSHER'in Ordusuz bir Donanmanın , kara harekâtı olmadan başarılı olamayacağı tezi haklılık kazanmıştı. Düşmana , o zaman tek seçenek olarak Kara hareklât yani KARAYA ASKER ÇIKARMA kalmıştı, ve İtilaf Devletleri acele olarak bunun hazırlıklarına giriştiler. İşte bu Kara harekatında da Yurdumuzun dört bin yanından gelen ve geri dönmeyi düşünmeyen kahraman Askerlerimizin tarihe yazdığı destan başlayacaktı.
18 Mart 1915 tarihindeki Çanakkale deniz Savaşlarında, İtilâf Devletlerinin hiç beklemedikleri bir yenilgi alması üzerine,Çanakkale Boğazını geçmek için bir Kara Harekatının gerekeceği artık anlaşılmıştır. Anılan tarihte İngiliz Kraliyet Donanması Dünyanın en güçlü Donanmasıdır. Kahraman Topçularımız Siperlerinden Canları pahasına Düşmana öyle başarılı atışlar yapmışlardır ki Çanakkale Boğazı adeta bir ateş Cehennemine dönmüştür. Bu zaferden sonra Osmanlı İmparatorluğu Ordusu büyük bir moral bulmuş ve beklenen kara harekatı için Gelibolu Yarımadasında düşmanın çıkarma yapabileceği Bölgelere mevziler kazmaya başlamış ve bu alanlara telli engeller yerleştirmiştir
01 Mart 1915 günü Yunanistan İngiltere'ye , Gelibolu Yarımadasına çıkarma yapmak ve icabında İstanbul'u işgal etmek için üç Tümenlik bir güç göndermeyi teklif etmiştir. Ancak Rus ÇARI II. Nilolay Yunanalıların İstanbul'a girmelerine razı olmayacağını belirterek bu tasarıyı reddettirmiştir. İtilaf Devletleri Kara Harekatı için 17.000 kişilik 29'cu Britanya Tümeni , Fransızların 16.700 kişilik I. ci Tümeni,10.800 kişilik Britanya Deniz Tümeni, 25.700 kişilik ANZAK Kolordusu "( AUSRALİAN AND NEW ZELAND ARMY CORP)
Avusrtalya - Yeni Zellanda Kolordusu ve 4.800 kişilik ANZAK Tugayını görevlendirme kararı almışlardır. Toplam 75.000 kişilik bir kuvvetin başına General Sir Ian HAMİLTON'u getirmişlerdir. Plana göre önceleri Deniz taarruzu gerçekleşecek. Bu taarruzun başarıya ulaşmaması durumunda General HAMİLTON kumandasındaki birlikler devreye girecek ve Gelibolu alındıktan sonra , buraya az sayıdaki bir birlik bırakılarak süratle İstanbul'a gidilecekti. Oradan İstanbul Boğazına çıkarılmış bir Rus Birliği ile birleşme öngörülmüştü.
Türk tarafı ise Gelibolu'da 5'nci Orduyu oluşturmuş ve bu Ordunun başına da Alman Mareşal Liman Von SANDERS getirilmişti. Müttefiklerin çıkarmasını Gelibolu'da bekleyen bir başka isim ise 19 ncu İhtiyat Tümeninin başında bulunan Yarbay Mustafa Kemal idi.
Türk Ordusu iki Tümenli 15 Kolordu ile üç Tümenli Üç Kolordudan oluşuyordu.
İtilaf Devletlerinin askerleri; İngiliz ,İskoç, İrlanda, Fransız,Hintli, Cezayir, Afrikalı Maroniler, Avustralya ve Yenizellanda ve Yahudi ve Rum gönüllülerinden oluşuyordu. Büyük ve Milli Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY , Çanakkale Şiirindeki iki mısrası bu husu aşağıdaki gibi anlatmıştır. " TEPEDEN YOL BULARAK GEÇMEK İÇİN MARMARAYA- KAÇ DONANMAYLA SARILMIŞ UFACIK BİR KARAYA- NE HAYASIZCA TEHAŞŞÜD Kİ UFUKLAR KAPALI - NERDE GÖSTERDİĞİ VAHŞETLE BİR AVRUPALI.
TARİHE YAZILAN DESTAN
İtilaf Devletleri Komutanı General HAMİLTON çıkarma Birliklerini GELİBOLU Yarımadasına sevkederek, Yarımadanın denetimini almak suretiyle Osmanlı Kıyı Topçusunu etkisiz hale getirmeyi planlamıştı. Bu Çıkarma Bölgeleri Güneydeki Seddülbahir ve Kuzeydekş Kabatepe -Küçük Arıburnu arasındaki kumsaldır. Ancak bu iki Çıkarma Bölgesinden Seddülbahir Bölgesine dajha fazla ağırlık verilmiştir. Bu Kumsallar için iki İngiliz, bir Fransız Tümeni ile bir Hindistan Tugayı tahsisi edilmişti. Arıburnu Çıkarmasına ise iki Tümenden oluşan ANZAK Kolordusu tahsisi edilmişti.
İttifak Devlaetlerinin Komutanı General HAMİLTON daha Nisan ayı başında Mısır'da toplanmaya başlamışlardı. Osmanlı İstihbaratı bu Birlikler hakkında yeterli bilgileri toplamış bulunuyordu. 14 Aralık 1914 günü beraberindeki 42 Subayla İstanbula gelmiş bulunan Alman Mareşal Liman Von SANDERS Biirnci Ordu Komutanlığına atanmıştı. 24 Mart 1915 tarihinde ise Başkumandan Vekili Enver Paşa tarafından Çanakkale Bölgesini Savunmak için teşkil edilen 5 nci Ordu Komutanlığına tayin edilmişti.
Mareşal SANDERS , General HAMİLTON'un Çıkarmayı SAROS Körfezine yapacağını hesaplamaktaydı. Dolayısıyla 5 nci Ordunun ana kuvvetlerini bu bölgede toplamıştı. Saros Körfezi Gelibolu Yarımadasının en dar Bölgesidir. Mareşal Sanders Çıkarama sırasında elindeki birliklerin önemli bir bölümünü geride tutarak, düşman karaya çıktıktan sonra taarruz etmeyi planlamıştır. Bu temkinli palan ise Osmanlı Komutanları katılmamaktadır. Düşman Karaya çıktıktan sonra ,onların mevzilerinden zor atılacağı görüşündedir.
3. Kolordu Komutanı Esat Paşa'dır. 19 ncu Fırka Komutanı ise ECEABAT Bölgesi Komutanı Yarbay Mustafa Kemal Bey dir.
Osmanlı Ordusu Düşman Gemilerinin Marmara Denizindeki tehdidi nedeniyle,mecburen İstanbuldan yapılan ikmal Uzunköprüye kadar 250 Km.lik bir Demiryolu hattı ve oradan da Cepheye 165 Km. lik bir stabilize yolla yapılmaktadır. Osmanlı Ordusnda yeterli sayıda motorlu araç olmadığından personel nakli genellikle yaya olarak yapılmakta ve Malzeme ikmali ise Öküz ya da At arabalarıyla yapılmaktadır.
General Hamilton Osmanlı Ordusunu yanıltmak için Çıkarmanın Saros Körfezine yapılacağı izlenimin vermeye çalışmışrır. Böylecve Osmanlının Kuvvetlerini kaydırmalarını en az 24 saat engellenmiştir. 25 Nisan Sabahı gün boyunca Saros Körfezi Top atışına tutulmuş ve havanın kararmasına kısa bir süre kala içinde askerlerin bulunduğu sekiz büyük Filikayı sahile doğru göndermiş ve havanın kararmasıyla birlikte bu filikalar geriye dönmüşlerdir.
Sedülbahir'e yapılan ilk çıkarma 28 Nisan 1915 tarihi sabahında gerçekleşmiştir. İngiliz ve Fransız Birliklerinin ilk hedfi KİRTE Köyü ve hemen Kuzeyindeki ALÇITEPE olmuştur. Bu cephenin sol tarafından dört İngiliz Tümeninin gerçekleştirdiği saldırı şiddetli çatışmalar sonucu bertaraf edilmiştir. Ancak cephenin sağ tarfından saldıran iki Fransız Tugayı , Osmanlı Cephesinde yarılma meydana getirmiştir. Cephe Komutanı Albay Halil Sami Bey hatların geri çekilmesi emrini vermişken,, iki bölüklük bir kuvvet, donanma topçusunun ateşinde bir gedik bulmuş ve hatları takviye etmiştir. Bunun üzerine geri çekilme emri derhal geri alınmıştır Öğleden sonra ise Yarbay Sabri Bey iki taburluk bir kuvvetle karşı taarruza geçerek Müttefik Cephesini kırmıştır. Gün batarken Düşman askerleri taarruz hatlarına geri çekilmişlerdir. Bu çatışmalarda Osmanlının kaybı 2380 olmuştur. 2165 ölü ve 8220 yaralı vardır. Bu hakksız Savaşa katılan kahraman askerlerimiz hayatlarına hiç deniz görmemişlerdi, geri dönmeyi de düşünmemişlerdi. Ruhları şad olsun.
İkinci KİRTE Muhabersi 6 Mayıs sabahı başlamış ve 8 Mayıs günü sona ermiştir. Bu çatışmalarda da Düşman birlikleri püskürtülmüş ve ancak 500 metre kadar ilerleyebilmişerdir. Müttefiklerin 7000 kaybına karşılık Osmanlının kaybı ise 2000 dir.
Üçüncü Kirte Muhaberesi 4 -5 Haziran m tarihlerinde gerçekleşmiştir. Bu harekatın da başarısız olması üzerine , Müttefikler taarruzlarını tüm Cephe hattında değil, daha sınırlı bir hattan gerekli görmüşlerdir. Nitekim 18 Haziran günü başlayan düşman topçu ateşi üç gün sürmüş ve Fransız birlikleri 21 Haziran günü hedefleri olan Kerevizdere'deki tepeyi ele geçirmişlerdir.
25 Nisan 1915 günü vakit ikindiye yaklaşırken ,ilk çıkarma kademesi olan Anzak Tümeninin sahile çıkışı da tamamlanmıştır. Ancak 27 nci Alay birlikleri ve 57 nci Alayın yaptığı karşı saldırı ve süngü hücumunda Anzaklar büyük kayıplar vermiş ve sahile çekilmişlerdir. Gene de gün batarken Anzak Tümeni Arıburnu'nun sarp yamaç ve tepelerine tutunmayı başarır. Ancak her iki tarafın da büyük kayıpları vardır.57 nci Alay Dünya Harp Tarihinde görülmemiş bir kahramanlık destanı yazar bu kapışmada, 25-28 Nisan tarihleri arasında durmaksızın Düşman kuvvetleriyle tutuştuğu bu kanlı savaşta Er , Erbaş ve Subayları ve Alay Komutanı Yarbay Hüseyin Avni Bey olmak üzere 628 kişilik mevcudunun tamamı şehitlik mertebesine erişmiştir. Vatan uğruna hayatlarını hiçe sayan ve bu kanlı savaşa giderken bir daha geri dönmeyi düşünmeyen bu kahramanlarımızı gururla yad ederken Nurlar içerisinde yatmalarını niyaz etmek bizlerin borcudur. Yarbay Hüseyin Avni Bey'in bu savaşta yetim kalan oğlu Tekin ARIBURNU, Türk Ordusunun bir savaş pilotu olmuş ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı görevinde bulunmuştur. Ben merhumu emekli iken 1971 yılında tanıma onurunu yaşamıştım. Ruhu şad olsun.
Yarbay Mustafa Kemal Birlikler arasındaki irtibat kargaşasını önlemek için ,Arıburnu ve Anafartalar Cephe Komutanlığını Ordu Komutanı Mareşal Liman Von Sanders'ten talep ettiğinde , Mareşal kendisine " Fazla gelmez mi şeklindeki sorusuna " Yarbay Muıstafa Kemal " AZ BİLE GELİR" cevabını vermiştir. Yarbay Mustafa Kemalin komutasındaki 19 ncu Tümeni emir beklemeden savaşa sürmesi, 27 Alay ve 57 Alayın cansiperane savaşması kara harekatının kırılma noktasıdır. İtilaf Devletleri o gün Gelibolu Yarımadasına çıkabilselerdi, bu savaş sekiz buçuk ay sürmez ve orada biterdi. Osmanlı Birliklerinin Gelibolu Yarımadasına Saros Bölgesinden Anafartalar ve Arıburuna intikaline kadar geçen sürede 29 ncu Tümen Düşmanı durdurmayı başarmıştır. Yarbay Mustafa Kemal elbette bu büyük askeri dehasıyla Vatanımıza büyük bir hizmet yapmakla birlikte, Düşman çıkarmasının Soros Körfezinde olacağı şeklinde bir tahminde bulunarak yanılgıya düşerek birlikleri o bölgeye yönlendiren Mareşal Liman Von Sanders'in de bir noktada onurunu kurtarmıştır.
Bu tarihte başlayan harekat 1915 yılının Ağustos Ayına kadar dört ay boyunca Conkbayırı-Kocaçimentepe-Kabatepe Bölgelerinde, tarafların karşılıklı saldırı vbe özelikle gece yapılan süngü hücumlarıyla, yakın boğuşmalar (bazı mevzile düşman hatlarına 15-20 metre mesafededir) çok kanlı çarpışmalarla geçecektir.Tıpkı Seddülbahir'de olduğu gibi ANZAK Ordusu da taarruz hedeflerine varamamış , Sahil ve Donanma topçularının şiddetli ateş desteği ile çıktıkları karada ancak 3-4 Km. ilerleyip, tahliyeye kadar o noktadan fazla ilerleyememişlerdir.
19 MAYIS HAREKATI
Türk Ordusu Kuzey Grubuna ait 4 Tümenin ( 42.000 Asker) 19 Mayıs günü saat 03.30 da Anzak Ordusuna bir baskın taarruzu gerçekleştirmesi planlanmıştır. Ancak bir gün önce İngiliz keşif uçaklarının Kocadere Köyü istikametine giden birlikleri görmesi ve harekat gecesi 2 nci Tümenin gürültü Tümen Birliklerinin gürültü çıkarması sonucunda bu harekat baskın olmaktan çıkmış ve buna Anzak Ordusunun üstün Makineli tüfek gücü de eklenince, Ordumuz için bir felaket gecesi olmuş , dar bir alanda 3466 şehit ve 6064 yaralı olmak üzere 9487 askerimiz savaş dışı kalmıştır. Bu rakkam Kuzey Grubunun neredeyse Dörtte biridir Şiddetli çarpışmala ertesi gün de devam edince , taraflar ölülerini gömme ve yaralılarını savaş alanından çekme fırsatını bulamamışlardır. ölüler kokmaya başlamıkş ve rüzgarın da etkiisyle bu koku her iki cepheye de yayılmıştır, ayrıca yaralı askerlerin de iniltileri duyulmaktadır.Bunun üzerine Anzak siperlerinden kalkan bir Kızılhaç Beyaz Bayrağına Türk Tarafı da Beyaz Bayrak kaldırmıştır. Ölülerin gömülmesi için bir ateşkes anlaşmasına gidilmiştir. Türk Mevzilerinden, atıyla düşman mevzilerine doğru ilerleyen ve yazımızın ilk bölümünde sözünü
ettiğimiz Kurmay Binbaşı Ohrili Kemal Bey görünür. Binbaşı Ohrili Kemal Bey İngilizce diline çok iyi vakıf olup Üçüncü Kolordunun harekât Subayı'dır. Düşman mevzilerini görmemesi için Anzaklar Binbaşımızın gözlerini iki mendille kapatmış ve görüşmelerde bulunması için karşı tarafa gitmiştir. Tedbir olarak da Osmanlı tarafına da aynı rütbedeki bir Anzak Subayı bırakılmıştır. Ohrili Kemal Bey sağ salim dönünce , bu Subay da serbest bırakılmıştır. Bu anlaşmanın Onayı Liman Von Sanders' Mareşalden 23 Mayıs günü gelmiş ve 24 Mayıs sabahı 9 saat sürecek bir ateşkes anlaşması imzalanmıştır. Aancak her iki taraf da bu anlaşmanın imza aşamasını beklemeden ölülerinin defin işine başlamıştır. Türk Tarafı adına imza atan kişi albay Fahrettin ALTAY dır. Anzaklar Çanakkal'ye gönderilirken, İngilizler Türkler hakkında yaptıkları menfi propaganda ile , Türkler vahşidir , yamyamdırlar imajını işlemişlerdir. Bu görüşmede Anzaklar Türklerin insani ve Centilmen yönünü görmüşlerdir.
2008 yılında Makedonya Üsküp Yaz Sanat Festivali çerçevesinde yaptığım bir konser sırasında, Karadağlı Prof. Dr. Sreten PEROVİÇ ile tanıştım. Bu zat KARADAĞ DUKLJAN SANAT VE İLİMLER AKADEMİSİ ikinci Başkanıdır. Bana aynen şu sözleri söylemiştir. BİZ KARADAĞLILAR NEREDEYSE 500 YIL BOYUNCA OSMANLILARLA SAVAŞTIK , AMA ŞUNU BİLİYORDUK Kİ SAVAŞTIĞIMIZ İNSANLAR CENTİLMEN KİŞİLERDİ.
NAFARTALAR CEPHESİ
Birinci ANAFARTALAR Muhaberesi :
Her iki Cephedeki kanlı çatışmalar sonucu Temmuz ayı sonunda İttifak güçleri herhangi bir ilerleme kaydedemeyince, General Hamilton daha kuzeyde üçüncü bir Cephe açma ihtiyacını duymuştur. Bunu da takviye olarak gelen İngiliz 9 ncu Kolordusu vasıtasıyla ,Küçük ve Büyük Kemikli burunları arasındaki SUVLA Koyunda gerçekleştirmiştir. 6 Ağustos günü buraya yapılan çıkarma sonrası ANZAK Birlikleri de buraya sevk edilmiş ve Düşman Ordusunun tahliyesine kadar bütün çatışmalar bu Bölgede cereyan etmiştir. Seddülbahir Cephesinde kayda değer bir çatışma olmamıştır. 5-6 Ağustos tarihlerinde başlayan çıkarma gün boyu sürmüştür. Suvla Ovasındaki ilk kademe sırtlarındaki üç Osmanlı Taburu çıkarma birliklerinin ileri harekatını durdurmuştur. 8 Ağustos günü ise İngiliz 9 ncu Kolordusu Genel bir taarruza hazırlanmıştır. 9 Ağustos günü şafakla beraber iki İngiliz Tümeni taarruz için ilerlemeye başladığı sırada, Albaylığa terfi etmiş bulunan Kurmay Albay Mustafa Kemal Bey'in de taarruzu başlamıştır. Bu taarruzda İngilizler yine bir ilerleme kaydedememişler ve öğleden sonra ihtiyat Tümenlerini Cepheye sürerek ancak sahilde tutunmayı başarabilmişlerdir.
Birinci Anafartalar Muharebesinin hemen ertesi günü 10 Ağustost sabahı Albay Mustafa Kemal , Kocaçimen Tepesi - Conk Bayırı hattında yeni bir taarruz yapmıştır.Albay Ali Rıza Bey Komutasındaki 8 nci Tümen ve Yarbay Cemil Bey Komutasındaki 9 ncu Tümenin taarrzularıyla Müttefik Cephesi 500-1000 metre geriye atılmıştır. Bu çatışmalar sürerken İngiliz 53 ncü Tümeni Yusufçuk tepesi ve daha kuzeydeki Küçük Anafartalar tepesi yönünde taarruza geçmiştir. Ancak iki Osmanlı taburu bu saldırıları durdurmayı başarmıştır. Bunun üzerine general Sır HAMİLTON İngiliz 54 ncü Tümenine Tekketepe'ye taarruz emrini vermiştir. TEKKETEPE Muarebesi olarak bilinen bu taarruzda İngilizler ağır bir yenilgi almışlar ve ağır kayıplar vererek geri çekilmişlerdir.
Bu başarısızlık üzerine general HAMİLTON saldırıları daha kuzeye kaydırarak 12 nci Osmanlı Tümenini sağ yanından çevirmeyi amaçlayan bir plan hazırlamıştır. Bu Tümenin bir taburu 12 Ağustos günü gerçekleştirdiği ve Tekketepe Muharebesi olarak bilinen
taarruzda, Osmanlı Savunması önünde ağır kayıplar vermiştir. Bu taarruzun başarısızlığı üzerine General HAMİLTON taarruzu daha Kuzeye kaldırarak 12. Tümeni sağ yanından çevirmeyi planlamıştır. Bu saldırı Kireçtepe sırtlarının işgal edilmesini amaçlamaktadır. Kireçtepe sırtları çıkarmanın yapıldığı 6 Ağustos tarihinden itibaren Yüzbaşı Kadri Bey komutasındaki Gelibolu Jandarma Taburu tarafından tutulmaktadır. Üç tugaydan oluşan İngiliz birlikleri, 15 Ağustos günü taarruza geçmişlerdir. Tabur ağır kayıplar verip bir de Komutan Yüzbaşı Kadri Bey ağır yaralanınca geri çekilmek zorunda kalmıştır. Kanlıtepe - Havantepe hattında yeniden mevzilenmiştir. Akşam saatlerinde bölgeye ulaşan bir taburluk takviye gücü ile Osmanlı Kuvvetleri karşı taarruza geçmiştir. Çatışmalar gece boyunca sürmüştür. 16 Aağustos sabahı bölgeye gelen Mustafa Kemal bu taarruzu kendisi yönetmiştir. Kısa süre sonra İngiliz Birlikleri tekrar eski hatlarına çekilmişlerdir.
Hemen ardından Seddülbahir Cephesindeki 29. İngiliz Tümeni Anafartalar Cephesine aktarıldı. Ayrıca Mısır'da bulunan 5.000 kişilik bir İngiliz Tümeni de Cepheye gönderildi. Bu taarruz Kurmay albay Mustafa Kemal'in komuta ettiği 12. ve 7. Tümenin mevzilerine yönelmiştir.
İkinci ANAFARTALAR Muhaberesi : Bu Kuvvetler 21 Ağustos 1915 sabahı İsmailoğlu ve Yusufçuk tepelerine genel bir Taarruza geçtiler. Aynı anda Anzak Kolordusuna bağlı bir Tugay da Bomba Tepeye saldırmıştır. İsmailoğlu ve Yusufçuk tepelerine yapılan taarruz aynı gün defedilmiştir.Bomba Tepedeki çatışmalar 29 Ağustos 1915 tarihine kadar sürmüş ve Tepe Osmanlının elinde kalmıştır.Gelibolu savaşının tahiyeye kadar ufak tefek çatışmalar olsa da Bomba Tepe Muharebesi son çatışmadır.
TAHLİYE : General HAMİLTON Savaşa devam etmek için en az 50.000 kişilik bir takviye gücüne ihtiyaç olduğunu hesaplamaktadır.
14 Ekim 1915 günü Bulgaristan İtifak Devletleri saflarında savaşa girip Sırbistana saldırmıştır. Artık Almanya ile Osmanlı İmparatorluğu arasında kara yolu bağlantısı sağlanabilmiştir. Yunanistan'ın Çanakkale savaşı öncesi İstanbul'u işgal etmek için İngilizlere üç tümen asker verebileceğini , ancak bunun Bulgaristan'ın Osmanlı'ya saldırmasını şart koşmasının nedeni anlaşılmakatadır. Nitekim 29 Ekim 1915 günü Almanya - İstanbul Tren Hattı ( bu hat İtifak Devletlerinin kontrolündedir) ile Avusturya farafından cepheye gönderilen 240 mm.lik bir Top Bataryası 15 Kasım 1915 günü ateşe başlamıştır. Akabinde General Ian HAMİLTON görevden alınarak yerine General Charles MORO atanmıştır. General MORO İngiliz Savunma Konseyine gönderdiği raporda, Gelibolu'nun tahliye edilmesi gerektiğini bildirmiştir. Bu kolay alınacak bir karar değildir. İngiliz Savaş Bakanı Lord KİTCHENER Gelibolu'ya gelmiştir. Kitchener 15 Kasımda Seddülbahir dışındaki iki Cephede Askerlerin tahliye edilmesi karaını vermiştir. Nihai karar 7 Aralık 1915 tarihinde verilmiştir. Arıburnu ve Anafartalar Cephesindeki kuvvetler Selanik Cephesine kaydırılmış ve Seddülbahir Cephesi ise yerinde kalmıştır. Aralık 1915 tarihinde başlayan tahliyeler gizlice ve gece yapılmıştır. 19 Aralık akşamı ise düşman son askeri birliğini de tahliye etmiş ve Osmanlı Siperlerine kadar uzanan bir ton kadar dinamiti ateşe vermiştir. Osmanlı'nın Seddülbahir Cephesine 240 mm.lik toplarla gerçekleştirdiği şiddetli taarruz üzerine İngilizler 27 Aralık günü Çanakkaleyi tamamen tahliye etmeye karar vermişlerdir. Bu tahliyeler 9 Ocak 1916 yılında tamamlanmış ve 127 top ve iki bin ton ikmal malzemesinden taşınabilenler gemilere alınmış , geriye kalanı da ateşe verilmiştri.
Çanakkale Savaşlarını kısa ve öz bir şekilde değerli okurlarımıza aktarmaya çalıştım. Bu Savaş Dünya Harp Tarihinin en Zor ve en kanlı savaşlarından biridir. Bu savaşı anlatmak ve aylar sürecek bir zamana ihtiyaç vardır.Gerek İtilaf ve gerekse İttifak devletleri tarihçileri ve savaşa katılanların yayınladıkları hatıralarıyla sayısı bilinmeyen kitap yayınlanmıştır. Bu savaşın sonunda İngiliz Donama Bakanı olan Sir WİNSTON CHURCHİLL istifa etmiştir. Yazımızın bu bölümünde bu savaşla ilgili bazı ilginç konulara değinmek istiyorum. Çocukluğum Ohri'de geçti , komşumuz Münire Teyzenin kızı Zeliha Abla arkadaşım Ahmet'in annesiydi. Münire teyze rahmetli, şimdi hayatta olmayan kızı Zeliha Abla için " Zeliham bir buçuk yaşında yetim kalmiştır. Rahmetli Babasi Çanakkalaya gitti ve bir daha geri dönmedi " diyordu. Bun savaşa Osmanlı topraklarının her yerinden yiğitler katılmışlardır. Rahmetli Dedem bana 5 yaşındayken Çanakkale savaşını anlatmıştı. Komunizmin yoğun olduğu bu dönemde bu savaşı dedem bana kimseye söylememem şartıyla gizlice anlatmıştı.
ATMA BRE DUŞMAN ATMA PİŞMAN OLURSUN, ATMA BRE İNGİLİZ ATMA PİŞMAN OLURSUN. ÇANAKKALA'NIN TOPLARINA KURBAN OLURSUN OOF GANÇLİĞİM EYVAH. İşte ben bu Türküyü söylerken bir kuplesini merhum Dedemden öğrendiğim bu mısra ile söylüyorum. Tenor olduğum için de bu Türkümüzü bir üst tondan söylüyorum. Bu Türküyü en son 8 Mart 2013 günü seslendirdim. Bu türküyü söylerken şimdiye kadar hiç mikrofon kullanmadım.
Çetin Çarpışmaların geçtiği yaz aylarında ANZAK siperleri ile Osmanlı siperleri bazı yerlerde 20 metre mesafededir. Bir Mehmetçik akşamları yanık sesiyle uzun hava ve türküler söylemektedir. Bu yanık ve güzel sesi ANZAK cephesindeki askerler de dinlemektedir. Gündüz ise çatışmalar bütün şiddetiyle sürmektedir. Bu askerimizin iki gece üst üste sesi duyulmaz olunca, Düşman Siperlerinden bir taşa sarılı bir kâğıt parçası fırlatılır. İngilizce bilen bir teğmenimiz o kâğıt parçasındaki yazılı notu okur.Notta " Bu akşam konser yok mu?" sorusu vardır. "Teğmenimiz aynı taşa bir not kâğıdı sararark karşı tarafa bir cevap yazar " O GÜZEL SESİ İKİ GÜN ÖNCE ÖLDÜRDÜNÜZ VE ŞEHİT OLDU"
Yine Ulu Önder ATATÜRK Cumhuriyet kurulduktan sonra Ankara'daki bir resepsiyonda İngiliz Askeri Ataşesinin kendisne soğuk davrandığını hisseder ve yaverine sordurur , Ataşenin bu davranışı nedir ? Aldığı cevapta İngiliz Askeri Ataşesinin babasının Çanakkale'de öldüğünü , soğuk davranışının nedeninin bu olduğu kendisine iletilmiştir. Atatürk " ONA SÖYLEYİNİZ BABASININ ÇAANAKKALE'DE İŞİ NE İŞİ VASMIŞ"
NUSRAT MAYIN GEMİSİ :
Çanakkale Deniz Savaşlarının dönüm noktalarından biri NUSRAT Mayın Dökücü Gemisidir. Bu geminin ismi zamanla halk arasında Nusret olarak telaffuz edilmiştir. Bu gemi 1911 yılında Almanya'nın KİEL Limanında kızağa çekilmiş ve 1913 yılında Osmanlı Donanmasına katılmıştır. 19 Şubat 1915 tarihinden beri Çanakkale Boğazındaki Tabyalarımızı bombalayan , keşif uçuşları yapan ve Mayın Temizleme Gemilerinin faaliyetleriyle saldırıya geçeceği belli olan Müttefik Donanması, Nusret Mayın Gemisin in 7-8 Mart gecesi Denize döşediği mayınları bulup temizlemiştir. Çanakkale Boğazı Müstahkem Müstahkem Mevkii Komutanlığı 26 Mayını Karanlık Liman mevkiine dökme kararı aldı. 17 Martı 18 Marta bağlayan gece Nusret Mayın Dökücü Gemisi Yüzbaşı Tophaneli Hakkı Bey ve Müstahkem Mevkii Mayın Grup Komutanı Hafız Nazmi (Akpınar) Bey komutasında ; düşman gemilerinin projektörlerine aldırmadan Anadolu yakasındaki Akyarlara bu mayınları bıraktı. Geminin Çarkçıbaşısı Ön yüzbaşı Çarkçı Ali Denizalp Efendidir. İtilaf Donanmasının saldırıya geçeceği 18 Mart sabahının erken saatlerinde ,İngilizler deniz ve hava keşifleri yapmış ve bu mayınları bulamamışlardır.
Nusret'in döşediği Mayınlar Çanakkale Deniz Savaşlarının kaderini değiştirmiş ve ona Dünyanın en ünlü mayın gemisi ünvanını kazandırmıştır. Nusret'in mayınları 693 kişilik mürettebatıyla Fransız BOUVET, İngiliz HMS İnflexible ve Bolva zırhlılarını Çanakkale boğazının soğuk sularına gömmüştür. Dünya Savaş tarihine adını altın harflerle yazdıran bu gemi bugün Tarsus Beiediyesi tarafından Çanakkale Savaşları ile ilgili Heykellerin yer aldığı bir çevre düzenlenmesi ile anıt haline getirilmiştir. Ne mutlu bu kahramanlara. Çok şey borçlu olduğumuz bu kahramanlarımız nurlar içerisinde yatsınlar.
Çanakkale Savaşında Dünya Savaş Tarihine geçecek olaylar o kadar çok ki hangisini anlatacağımız konusundaki seçimi yapmak da zordur.
EZİNELİ YAHYA ÇAVUŞ ;
25 Nisan 1915 sabahı erken saatlerde 3000 askerden oluşan ve İngiliz Generali NEPİER'in kumanda ettiği Kuvvetler Ertuğrul Koyuna çıkarma yapmışlardır. 26 ncı Piyade Alayı 3 ncü Tabur 10 ncu Bölük Birinci Takım Komutanı Ezineli Yahya Çavuş komutasındaki 67 asker 10 saat süreyle mavzer atışlarıyla , 3000 kişilik İngiliz kuvvetlerini durdurmuştur. İngiliz General NEİPER bu yoğun ateş karşısında karşılarında bir Tümenlik bir gücün olduğunu sanmıştır. Düşman 10 saat sonra Birliğin siperlerine gidince sadece 62 kahramanın Cesediyle
karşılaşınca hayretler içerisinde kalmıştır. Yahya Çavuş Kopan bacağını tüfeüinin kayışıyla sarmış ve sağ kalan diğer beş arkadışıyla birlikte Alçı Tepe eteklerinde 17 Nisan günü şehid olmuştur. Bu kadar az bir kuvvetle Ertuğrul Koyunu düşman kanıyla kızıla boyamış olan bu fedakar Vatan evlatlarının kabirlerinin bulunduğu anıt mezar'ı ziyaret etmiştim, şu satırlarımı yazdığım anda gözlerim doluyor. Anıt Mezarda mermer bir kaide ile şu dörtlük yazılıdır. BİR KAHRAMAN TAKIM VE DE YAHYA ÇAVUŞTULAR
TAM ÜÇ ALAYLA BURADA GÖNÜLDEN VURUŞTULAR
DÜŞMAN TÜMEN SANIRDI BU ERLERİ
ALLAH'I ARZU ETTİLER, AKŞAMA KAVUŞTULAR.
24 Nisan 1915 günü Mustafa Kemal , Karaya basacak her işgalci düşman askerlerinin yok edilmesi emrini verdi. 25 Nisan sabahı Ertuğrul Koyuna düşman tonlarca bomba yağdırdı. 26 ncı Alayın üçüncü Taburu bu bölgeyi koruyordu. Tabur Komutanı Mahmut Bey ve Asteğmen Hüseyin Bey'in şehadeti üzerine komuta Ezineli Yahya Çavuş eline geçmiştir. Şehadet mertebesine eriştiği tarihte 28 yaşında olan bu kahramanımız Balkan Savaşlarına da katılmış ve Çanakkale savaşına gönüllü olarak yazılmıştır. Ruhu şad olsun.
ÇANAKKALE SAVAŞLARININ SONUÇLARI
Çanakkale Savaşları sıradan bir Muhabere değildir. Çanakkale boğazı Stratejik açıdan günümüzde de Boğazların EGE Denizi kapısı olarak önemini korumaktadır. Boğazlar sadece Akdeniz'i Karadeniz' bağlayan köprü değil; Akdeniz'in öteki önemli su geçitlerinden Cebelitarık ve Süveyş Kanalı ile de bütünleşerek Atlas ve Hint Okyanusu gibi büyük kıta parçalarını birbirine bağlayan, Jeopolitik konumuyla Dünya Siyaset ve Ekonomisinde olan etkilerini bu gün de korumaktadır. Birinci Dünya Savaşında Almanya'nın Doğuya Doğru yayılma politikası, Rusların Sıcak Denizlere ulaşma emelleri, İngilizlerin " denizlere hakim olan Dünya'ya hakim olur" teorisi bu savaşta Çanakkaleyi daha doğrusu Boğazları ön plana çıkarmıştır. Nitekim 1911 yılı Kasımında Ruslar'ın Boğazlar üzerindeki isteklerini içeren bir Notayı Osmanlı , İngiltere ve Fransa'ya iletmiştir. İngiltere ve Fransa Rusların bu isteğine derhal karşı çıkmıştır. Rusların bu tür istekleri karşısında Osmanlının Birinci Dünya Savaşında Merkez Devletleri saflarında yer almasına sebep olmuştur. İşte bu gizli çıkar çatışmaları sonucunda, İngiliz ve Fransızlar Çanakkale Boğazına saldırıp Ruslardan önce İstanbul'u işgal edip Karadeniz'e açılmayı planlamışlardır. Rusya'ya yaptıkları silah ve malzeme yardımı ise savaşın sadece görünüşteki nedeni olmuştur.
Nitekim İngiltere Donanma Bakanı Sir Winston CHURCHİLL cephenin açılması için büyük çaba sarf etmiş ve en güçlü silahlarla donatılmış bulunan zırhlıların Çanakkale Boğazına taarruzuyla bir kara harekatına gerek kalmadan Türklerin direnmekten vazgeçeceğini sanmıştı. Elbette bu büyük bir yanılgıydı , İngilizler Çanakkale'deki Savunmada Türk askerini sadece matematiksel ölçülerle hesaplama hatasına düşmüşlerdir.Onun manevi gücünü hesaplamayarak deniz Savaşlarında Çanakkale Boğazının soğuk sularına gömülmüşler , Kara Savaşlarında ise Türk süngüsünün önünden kaçarak 16 ocak 1916 günü Çanakkale Boğazını kaçarak terk etmişlerdir.
ANZAKLAR ; Avustralya- Yeni Zellanda Kolordusu'nun Çanakkale savaşına katılması İngiltere'nin Yenilmez Armada olan Büyük Deniz gücüne güvenmelerine bir de yapılan Propaganda sonucunda " Barbar Türkleri kolay bir şekilde mağlup edeceği" imajı yaratılarak, Anzaklar Çanakkale'ye tabiri caizse adeta güle-oynaya gelmişlerdir. 18 Mart 2011 Yılında Ankara'da , Çanakkale Savaşları ile ilgili olarak yapılan bir Sempozyuma konuşmacı olarak katılmıştım. Yeni Zellanda Büyük Elçiliği Müsteşarı aynen şu sözleri söylemiştir. " Biz bu savaşa benim Devletim (İngiltere) savaşta olduğu için katıldık" Çanakkale Savaşından sonra gerek Osmanlı askerleri ve gerekse Anzaklar başka cephelere gönderilmişlerdir. Hayatta kalıp memleketlerine dönenler kahramanlar gibi törenlerle karşılanmışlardır. Türklerin mertlikleri hakkındaki görüşlerini yakınlarına aktarmışlardır. Ayrıca İngilizlerin o kibirli gücü hakkındaki kanaatlerini de değiştirmişlerdir. 25 Nisan günü Yeni Zellanda ve Avustralya'da ulusal tatildir. Avusrtalya ve Yeni Zellandalılar her yıl 25 Nisan gününde Çanakkaleye gelerek Anzak Gününe katılmakta ve kaybettiği askerlerinin mezarlarını ziyaret etmektedirler.
Sadece Büyük Asker değil ayrıca büyük bir Devlet Adamı olan ATATÜRK 25 Nisan 1934 yılında ANZAKLAR için aşağıdaki sözleri söylemiştir. " BU MEMLEKETİN TOPRAKLARI ÜSTÜNDE KANLARINI DÖKEN KAHRAMANLAR BURADA DOST BİR VATANIN TOPRAĞINDASINIZ. HUZAU VE SUKUN İÇERİSİNDE UYUYUNUZ. SİZLER MEHMETÇİKLERLE YAN YANA KOYUN KOYUNASINIZ.UZAK DİYARLARDAN DİYARLARDAN EVLATLARINI GÖNDEREN ANALAR. GÖZYAŞLARINIZI DİNDİRİNİZ. EVLATKLARINIZ BİZİM BAĞRIMIZDADIR.HUZUR İÇİNDEDİRLER VE HUZUR İÇİNDE RAHAT RAHAT UYUYACAKLARDIR. ONLAR BU TOPRAKLARDA CANLARINI VERDİKTEN SONRA BİZİM EVLATLARIMIZ OLMUŞLARDIR." Bu mesaj Türkye ile Yeni Zellanda ve Avustralya arasındaki dostluğu pekiştirmiştir. Avustralya'da CANBERRA'da ATATÜRK Memorial ve Yeni ZELLANDA'da WEELİNGTON'un Tarakina Koyunda "ATATÜRK Memorial adlarında anıtlar dikildi.
Türkiye Cumhuriyeti Kurulduktan sonra 18 Mart, Çanakkale Şehitlerini Anma Günü olarak ilan edimiştir.
Çanakkale Savaşında taraflar sürekli olarak Cepheye yeni asker sevkiyatı yapmışlardır. İtilaf Devletlerine göre Savaşan Türk asker sayısı 500.000 olarak belirtilmektedir. Ancak 5 nci Ordu Komutanı Liman Von SANDERS'e göre bu rakkam ekim 1915 itibariyle 310.000 er ve 5.550 subaydır. askerdir. Büyük bir başarısızlığa uğrayan İtilaf Devletleri muhtemelen bu başarısızlıklarına kılıf hazırlamak için bu sayıyı abartmışlardır. İtilaf Devletlerinin asker sayısı ise savaşın her aşamasında Osmanlı'dan fazladır. Liman Voın Sanders'e göre Osmanlı'nın bu savaştaki kaybı 218.000 dir. Bu rakkama şehit ve yaralılar, kayıplar ile çeşitli nedenle savaş dışı kalanlar dahildir. Yarlı askerlerden 42.000 kişi tedavilerinden sonra muharebeye geri dönmüştür. Sonuçta bu savaşta kesin kayıplraı tespit etmek çok zordur hatta imkansızdır. Bu büyük çarpışmalarda gerek Osmanlı ve gerekse İtilaf Devletlerine mensup ölen askerlerin bir bölümü nerede ve nasıl gömüldüğü meçhuldür. Çanakkale Savaşı sırasında Başkumandan Vekili Enver Paşa Cephedeki birlikleri teftiş etmiştir. İngilizler Enver Paşa için " BÜYÜK BİR SECİYE KUDRETİ VE HUDUTSUZ BÜYÜK BİR KAVRAYIŞ KABİLİYETİ..." olarak söz etmektedir. Çanakkale Svaşından sonra Alman İmparatoru II VİLLHELM Çanakkale'yi ziyaret etmiştir. Bu savaş Dünya Mustafa Kemal Paşa gibi bir bir askeri dehayı tanımıştır. Bu savaştan sonra ATATÜRK Tuğgeneralliğe terfi etmiştir ve henüz 35 yaşındadır. İşgal Kuvvetleri İstanbul'u işgal ettikten sonra bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa 6 ay süreyle İstanbul'da Şişli'de bir evde kalmaktadır. Bir gün işgal kuvvetlerine Mustafa Kemal Paşanın evinde silah bulunduğu ihbarı yapılır ve Paşanın evine bir manga asker arama için gelir " askerlerden biri Mustafa Kemal Paşaya Colonel (Albay ) diye hitap eder, ATATÜRK çok sinirlenir ve askeri yakasından yakalayıp hiddetli bir şekilde sarsarak " Ne Coloneli Bre Ben bir Osmanlı Paşasıyım" cevabını verir. Yaveri Üsteğmen Muzaffer KILIÇ bu askeri Atatürk'ün elinden zor alır. Yine aynı dönemde ATATÜRK İstanbul işgal altında olduğu için Resmi elbisesini pek giymek istemez. Pera Palas Otelinde akşam yemeklerine gidip orada , yakın dava arkadaşlarıyla akşam yemeklerini yer ve Kurtuluş savaşı hakkındaki fikirlerini paylaşır. Aynı salonda İşgal Orduları Komutanı General Sir CHARLES HARİNGTON diğer komutanlarla beraber akşam yemeğini yemektedir. ATATÜRK her gece çok şık sivil bir kıyafetle Otelin Restoranına gelince masadakiler saygılı bir şekilde ayağa kalkar ve garsonlar etrafında tabir caizse elpençe divan dururlar. Arada bir de karşı masaya o şimşek gözleriyle dikkatlice ve dik dik bakar. General Harington bunu fark eder ve garsona sorar ( o tarihlerde istanbul'da çok sayıda Levanten vardır) BU BEY KİMDİR: Garson Cevap verir " O Bey Mustafa Kemal Paşadır" Harington tekrar sorar " ÇANAKKALE'deki Albay bu Bey midir. Evet cevabını alınca kendisinden yaşça küçük fakat askeri dehasına hayran kaldığı bu komutanı tanımak ister ve kartını Atatürk'e göndererek kendisiyle bir akşam yemeğine davet eder. ATATÜRK kendi kartına kendi el yazısıyla ( ATATÜRK Fransızca diline vakıftır.) MEMNUNİYETLE ANCAK HESABI BEN ÖDEYECEĞİM, BİZ TÜRKLER MİSAFİRLERİMİZE HESAP ÖDETMEYİZ" cevabını yazarak , Düşmanın İstanbul'dan kovulacağını ima eder. ATATÜRK kovarken de zariftir.
ÇANAKKALE GEÇİLMEZ
Dünya Savaş tarihinin en büyük savunma savaşı olan bu çatışmayı anlatırken çeşitli kaynaklardan yararlandım. Atatürk'ün General Harington'a verdiği cevap Şevket Süreyya Aydemirin 1964 yılında yayınladığı TEK ADAM adlı kitaptan alınmıştır. Çanakkale'deki şehitlikleri ve savaş alanlarını ziyaret etmekle bahtiyarım. Boğazın her iki yakasındaki o dik yamaçlarda şiddetli rüzgâr altında cereyan eden bu haksız savaşta Mehmetçiklerin nasıl büyük bir kahramanlık gösterdikleri anlaşılmaktadır. Bir mezarlıkta ilgimi çeken bir yazı hatırladığım kadarıyla şöyleydi ; Mustafa Çavuş ve 93 erdiler , Şafakla beraber savaşa başladılar ve Güneş batarken Allaha erdiler.
Sadece Çanakkale Savaşlarını değil, büyük zaferlerle dolu olan tarihimizi iyi bilmek ve yeni nesillere aktarmak zorundayız.
Çanakkale Savaşlarının özetini ihtiva eden bu yazı dizimizi Büyük Vatan Şairimiz Mehmet Akif ERSOY'un Çanakkale Destanı Şiirindeki bir mısrayla bitiriyoruz. SANA DAR GELEMEYEN MEZARI KİMLER KAZSIN- GÖMELİM GEL SENİ DESEM TARİHE SIĞMAZSIN.
ÇANAKKALE'DE ŞEHİT DÜŞEN BÜTÜN KAHRAMAN ŞEHİTLERİMİZİ RAHMETLE ANIYORUZ. NURLAR İÇERİSİNDE YATSINLAR.
İmsak | Güneş | Öğle | İkindi | Akşam | Yatsı |
---|---|---|---|---|---|
Altın | Dolar | Euro | Bist |
---|---|---|---|
2.981,81 | 34,9873 | 36,8226 | 10.146,61 |